Zeytinyağında Tağşiş
Bunun Adı Düpedüz Sahtekarlık
Zeytinyağında fiyat yukarılara çıktıkça tağşiş (hileli karışım) de artıyor. Ve ne yazık ki, zeytinyağı en kolay tağşiş edilen gıda maddesi. Tüketicinin tağşişi anlaması ise imkansız. Zira, sadece laboratuvarlarda tahlil yapılarak anlaşılabiliyor. Peki, tağşiş nasıl yapılıyor? En yalın anlatımıyla ayçiçeği, mısır, pamuk, fındık, avakado, palmiye gibi yağların zeytinyağıyla tatlandırılması yoluyla gerçekleştiriliyor.
Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım’a göre, düşük kaliteli zeytinyağının yüksek kaliteli sızma yağ olarak satılması da tağşiş. Tabii bununla da sınırlı değil. Örneğin; Türkiye’de, Tunus’ta, Fas’ta üretilen yağların ambalajlanarak ve orijini belirtilmeden İtalyan ya da İspanyol yağı olarak pazarlanması da bir tür tağşiş. Keza, Güneydoğu’da üretilen zeytinyağının Ayvalık veya Ege Bölgesi yağı olarak satılması da tağşiş. Yol kenarlarında pet şişede satılan zeytinyağı da tağşişli.
NE YENİ BİR OLAY, NE DE BİZE ÖZGÜ
Zeytinyağında tağşiş ne yeni bir olay, ne de bize özgü. Tarih boyunca zeytinyağı üretilen ve/ya ticareti yapılan ülkelerin neredeyse tamamında hep yapılmış. Örneğin, 2015’te Aydın Ticaret Borsası Laboratuvarı’nda incelenen 941 numuneden yüzde 24’ünde (225’inde) tağşiş olduğu belirlenmiş. Aynı yıl, ilgili bakanlığın denetimlerinde belirlenen, aralarında büyük firmaların da olduğu, kimi 3’üncü kez yakayı ele veren 27 firma saptanmış ve isimleri caydırıcı olması açısından 2016 başında kamuoyuna açıklanmış. (Bırakın 3’ü, 20 küsur kez teşhir edilen bile var. Cezayı ödeyerek ya da isim değiştirerek hala üretime devam ediyor.) Yine 2015’te 30 bin ton pamukyağı içine zeytin esansı katılarak ve rengi değiştirilerek zeytinyağı diye satılmış.
Dünyada da durum çok farklı değil. "İtalyan zeytinyağı adı altında satılmak üzere Kuzey Afrika, Yunanistan ve Türkiye’den gelen yağlar yakalandı”, "Hırvatistan’da test edilen yağların üçte biri etikette söylenenden farklı çıktı”, "Sahtecilik yapan Tayvanlı işadamı 15 milyon dolar ve 4 yılla cezalandırıldı”, "Toscana coğrafi işareti taşıyan 22 ton zeytinyağının DNA analiziyle farklı yörelerden olduğu anlaşıldı”, "İspanyol polisi, renklendiriciler ve tatlandırıcılar satın aldığı ve ayçiçek yağı ithal ettiği belirlenen şirkete baskın yaparak 120 ton sahte zeytinyağına el koydu”, "ABD’de Kongre, FDA’ya ithal zeytinyağlarına yönelik test ve kontrol sistemi oluşturma görevi verdi” gibi haber başlıkları da hala hafızalarda yerini koruyor.
KÖKÜ MİLLATTAN ÖNCEYE DAYANIYOR
Eğer tüm bunlar gözünüzü korkuttuysa bir teselli bilgi paylaşalım. Zeytinyağında sahteciliğin bilinen tarihi millattan öncesine dayanıyormuş. Bugünün Suriye’sinde yer alan Ebla Krallığı’nda yağhaneleri denetleyen müfettiş ekibi olduğu tabletlerde yazılıymış. Daha sonra Roma İmparatorluğu hileciliği önlemek için, aralarında ticareti yapılan yağların taşındığı anforaların üzerine üretici adını, yağ ağırlığını, hangi memurun mühürlediğini, ithal eden tüccarın adını içeren etiketleri zorunlu kılmayı da içeren bir dizi düzenleme geliştirmiş.
KARA KIYASLA CEZASI ÇOK KÜÇÜK
İyi de, genellikle tüketimin yaygın olduğu lokanta, otel, yemek firmaları vs pazarlanan karışım yağlar nasıl bu kadar yaygın? Yanıtı aslında çok basit: Denetim ya da şikayet sonucu analiz edilmediği sürece ambalajın içinde ne olduğu konusunda işler firmanın beyanına göre yürütülüyor. Bu yağların çoğu başka bir firmanın ürünü taklit edilerek veya sahte marka, adres, üretim izni bilgileriyle satılıyor. Bir şekilde test edilip hile belirlenirse cezası sadece 14 bin 649 TL. Peşin öderseniz indirimle 10 bin liranın altına düşüyor. Satışı yapan market içinse bir yaptırım yok. Elde edilen kara kıyasla ödenecek ceza arasındaki uçurum nedeniyle de hala kimileri tarafından yapılmaya devam ediliyor.
6-15 YILA KADAR HAPİS CEZASI
Şu an için para cezasının yanında yapılan tek şey teşhir. Ve ne yazık ki önleyici bir tedbir değil. Peki, ne yapılmalı? Sektör temsilcilerinin bu konudaki görüşleri net: "Bakanlık sadece raflardaki değil, her yerde satılan yağları denetlemeli. Bazı firmalar var, 15 günde bir yakalanıyor, yüzü bile kızarmıyor, umurunda değil. Yakalanmanın bedeli ne? 14 bin lira. Cerez parası. Ödüyor, sonra yine devam. Ağır cezalar getirilmeli. Bu gibi sahtekarlıklar nitelikli suçlar altına alınarak, 6 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası getirilerek caydırıcılığı artırılmalı. Halkın sağlığıyla oynanmasına izin verilmemeli. Tüketicilere zeytinyağının gerçek değeri ve önemi daha çok anlatılarak tağşişe karşı uyanık ve duyarlı olmaları sağlanmalı. Coğrafi işaretli, markalı, üreticisi belli, ambalajlı ürün tüketmeleri konusunda bilinç oluşturulmalı. Unutulmamalı ki, tağşişin tek mağduru tüketici değil. Üretici, ihracatçı, sanayici ve ülke bundan zarar görüyor. İyi, temiz, adil üretim ve tüketim için herkesin ele ele verip mücadele etmesi gerekiyor.”
İYİSİNİ HİÇ TATMAMIŞLAR Kİ!
Dünyada tağşişin boyutu öyle bir noktada ki, hatırı sayılır oranda tüketici iyi zeytinyağını neredeyse hiç tatmamış. ABD’de 20111’den yapılan bir araştırmada zeytinyağı tadımı yaptırılanların yüzde 74’ü uzmanların ‘yüksek kaliteli’ dediği ürünleri beğenmemiş. Çok daha çarpıcısı yüzde 44’ü kusurlu yağları ‘işte budur’ diye işaretlemiş. Bunun tek açıklaması şu: Tüketici kusurlu zeytinyağına o kadar çok maruz kalmış ki, nahoşlukları ürün özelliği olarak benimsemiş.